Bir şiir daha aldı seni
benden. Onun daha iyi yazdığı bir şiir daha. Ölümü engelleyemedi. Sanki bir
askerin tüfeğinden çıkan merminin toprağı dağıtması gibi. Ya da kuru toprağa
düşen yağmur damlasının toprakta yarattığı krater... Ölüm, bizi yenen şey. Bizi dümdüz
eden şey. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım ölüm kadar güçlü olamayacağım. Ölümü
yenemem. Ona direnirim, ama direnişin sonu zafer olamaz. Savaşın sonu zafer
olur. Peki ne yapmalı? Daha doğru düzgün yaşayamazken bile, ölüme savaş mı
açmalı? Ölüme son savaş açan adamı öldüren şey bir sivrisinekti unutma.
Bazen boşa aranıyormuşum
gibi geliyor. Dünya kocaman bir evcilik oyunu. Lakin öyle bir oyun ki, ‘’ "para" denen kâğıt parçaları ve "silah" dediğin demir yığınları yaşamla ölüm
arasındaki dengeyi sağlıyor. Bir de "gıda" olayı var. Bizi hayatta tutan şey.
Düzenli yemezsek ölürüz, net. Ama az önce bahsettiğim kâğıt parçaları yoksa
gıda da yok. Demir parçaları varsa eğer, gıda da olsa para da olsa ölüyorsun.
Büyük olan bir seferliğine 100 silah üreteceğine 99 silah üretse aç insan
kalmayacak. Artı fazla gelecek bir silaha değer kâğıt parçaları. Neyse. Bu
kadar yeter evcilikten bahis.
Tamam düzen var işliyor
vesaire. Ama insan denen hayvan öyle pislik bir yaratık ki. Belki de senin
düzen sandığın şey, aslında değil. Bir simülasyonda bile olabilirsin! Uyan
çocuk. Gerçeğe ulaş. Yapabilirsin. Yapmak zorundasın. Hepimiz için. Kendin
için.
CONVERSATION