Burgas / Merve İlayda Bekgöz



 

 

Bu benim ilk yurt dışı deneyimim olacağından çok heyecanlıydım. Uluslararası International Folklore Festivale organizasyonuna davet edilmiştik. Bir taraftan Bulgaristan hakkında edinebileceğim tüm bilgileri edinmeye çalışıyor diğer taraftan ise heyecanımı yenmeye çabalıyordum. Çok zengin olmadıklarını biliyordum fakat bu onların medeni insanlar olmalarına engel de değildi. Gerekli bilgileri de edinince bavullarımızı doldurduk ve hemen yola çıktık. Yolculuğumuzun ilk adresi Zonguldak oldu, Kardeş Halk Dansları grubumuzu alıp o güzelim Karadeniz’i kısaca turlayarak rotamızı Burgas’a çevirdik. O an için hedefimiz sınır kapısına ulaşmaktı, ilerleyen saatlerde vardık da zaten… Hudut kapımız Edirne Kapıkule Sınır Kapısıydı. Kapıkule yeni inşa edilmiş, gayet büyük ve modern bir yapı olarak karşımıza çıkıvermişti. Tarafsız bölgeden Türkiye çıkışı - Bulgaristan girişine ilerliyoruz. Tüm ekip geçiş işlemlerini tamamlandığında, Türkiye’ye son defa bakıyoruz, geçici bir ayrılık da olsa insan vatanından ayrılırken hüzünleniyor. Bulgaristan’da gördüğümüz ilk yer bakımsız bir köy oluyor, köylüler sıcakkanlı, samimi insanlar ilerledikçe etraftaki insanlar bizlere selam verip, el sallıyorlar. Köyü geride bırakırken gözlerimiz bakımsız, tabelasız yollara dönüyor. Burgas’a ulaşmak uğruna geçtiğimiz yolları tekrar tekrar geçiyoruz, 'bu topraklarda kaybolup gideceğiz' diye bir panik yaşıyorum. Küçük kasabaların yanlarından geçiyoruz bu kez. Çoğu bina ve araç eski, garip, paslanmış. Daha sonra edindiğim bilgiye göre Bulgaristan, sosyalist yapıdan pek uzaklaşmamış, bir şeyi hurdaya çıkana kadar kullanmak yasalaşmış. Nihayet vardığımız haberini alıyoruz ancak Burgas’ı yoğun stres ve sıcaklıkla karşılaşıyoruz, yol baya yormuş bizi. Burgas, beklenilenin aksine epey gelişmiş duruyor. Bulgaristan'ın ikinci büyük sahil kenti olan Burgas, çok sakin bir şehir, ya da bize öyle görünüyor. Direkt otelimize geçiyoruz. Sahile biraz uzaklıkta, merkezde bulunan bir oteldeyiz kalacağımız oteli beş ülke ile birlikte paylaşıyoruz. İlk gün tanıtım adına “Kortej” adı verilen şehrin göbeğinden kostümlü yürüyüşe çıkıyoruz, Kortej için çarşıdan başlayıp milli parka kadar yürümemiz gerekiyor ve bu oldukça zahmetli bir iş çünkü başörtüsü kullanan tek grup biziz, bize ön yargılı baktıklarını hissediyorum. İlk gösteriyi belediye binası önünde gerçekleştiriyoruz. Bir hafta boyunca bir arada olacağım yüzleri ilk defa burada görüyorum. Tam 11 ülkeden kendi folklorlarını sergilemek için gelmiş büyük bir topluluk var. Belediye binasından ayrılıp milli parka doğru yürüyoruz. Her ne kadar hayıflananlar çıksa da benim hoşuma gidiyor, yürüdükçe daha iyi inceleme şansına sahip oluyorum çünkü. Çevredeki binalar oldukça iyi korunmuş, turistik açıdan gerçekten güzel bir şehir olduğunu size hissettiriyor. Yürürken büyük ve güzel bir parka geliyoruz “Sea Garden” içinde onlarca anlamlı heykel barındırmakla da kalmıyor, hemen altımızda plaj ve Karadeniz’in şiddetli dalgaları var! Gösteri yapacağımız yer parkın içinde bulunan “Summer Theatre”. Burası pek çok gösteriye şahitlik etmiş bir açık hava sahnesi ve hemen ardında muhteşem bir plaja sahip. Plajlardaki güvenlik, insanı kadar şaşırtıyor -en azından bizim açımızdan diyelim-. İnsan hayatı hakkında bu denli ciddi olmalarını takdir ediyorum. Gösterilerimizden birini ülkede bulunan Roman mahallerinden birine sergiliyoruz. Bizi jest olsun diye göndermişler. Belli bir seviyede Türkçe konuşuyorlar. Türkiye’deki akrabalarından öğrendiklerini anlıyoruz sonradan. Küçük bir halk evi de inşa etmişler, bir odayı kütüphaneye çevirmişler ayrıca. Tahmin ediyorum ki kendi kültürlerine ait her şeyi raflara sığdırmışlardır. Sahneye çıktığımızda bizleri pür dikkat izliyorlar. Hareketlerimizden, müzikten kendilerine ait bir şey arıyor gibiler. Gösteriden sonra fotoğraf çekinip, uğurluyorlar bizleri. Gezinin en zor ve en eğlenceli günü final günü oluyor böylece. Edindiğimiz arkadaşlarımızı uzun süre -belki de hiçbir zaman- göremeyeceğimiz gerçeği bizleri sıkmaya başlıyor. Kortej’i son günde yapıyoruz. Bu kez daha büyük bir ilgiyle karşılaşıyoruz ve bu bizi daha da mutlu ediyor. Son gösterimizi de tamamlayınca festival komitesi tarafından gelecek seneye yine davet ediliyoruz. Bu, bir grubu üçüncü kez davet edişleriymiş. Tabii gururumuz okşanıyor, gururlanıyoruz. Ertesi gün yola çıktığımızda eve dönüş yolu daha hızlı oluyor, hani 'ev çeker' derler ya o hesap. Eğer bir gün Burgas’a uğramak isterseniz. Hiç düşünmeden gitmelisiniz! Son olarak Burgas’da yapılan başka festivaller de var Caz severler için “Spirit of Burgas” sadece bir örnek. Burgas her yönüyle sizi çağırıyor...


Popüler Yayınlar